Pakistan, son dönemde peş peşe gelen doğal afetlerle sarsılırken, yaşanan son deprem durumu daha da karmaşık hale getirdi. Son dakika haberlerine göre, geçtiğimiz günlerde Pakistan'ın kuzeybatısında meydana gelen şiddetli depremin ardından, yerel hapishanelerinde büyük bir güvenlik açığı yaşandı. Bu durum, 200'ü aşkın tutuklunun, depremin kıyamet senaryosu gibi etkileri altında hapisten kaçmasına sebep oldu. Olay, ülkede hem güvenlik hem de insan hakları anlamında birçok tartışmayı harekete geçirdi.
Pakistan'ın Batı Pencap eyaletinin bir bölgesinde gerçekleşen 6.0 büyüklüğündeki deprem, özellikle bölgedeki altyapının zayıf olmasının etkisiyle büyük hasara yol açtı. Birçok bina yıkılırken, en büyük şok ise cezaevlerinde yaşandı. Deprem nedeniyle cezaevlerinin güvenlik sistemleri çökünce, tutukluların kaçışı kolaylaştı. Yetkililer, hapishanelerin deprem sonrası zayıf durumda olmasının, firar olayını kolaylaştırdığını belirtiyor. Ancak bu kaçışların arkasındaki kilit faktör sadece deprem değil, aynı zamanda hapishanelerdeki yetersiz güvenlik önlemleri ve personel sayısındaki eksiklik de gündeme geldi.
Firar olayları, Pakistan'da hem halkın hem de medyanın yoğun eleştirilerine neden oldu. Birçok yurttaş, hükümetin bu tarz felaketler ile başa çıkma yeteneğini sorgularken, adalet sisteminin de ne derece etkili olduğu üzerine tartışmalar başlamış durumda. Yetersiz güvenlik önlemlerinin yanı sıra, deprem sonrası cezaevlerine yapılan bakım ve onarım çalışmalarının yetersizliği de gündeme getiriliyor. Yetkililer, tutukluların yakalanması için geniş çaplı bir operasyon başlattı. Askeri ve polis birliklerinin devreye girmesiyle birlikte, firar eden tutukluların bir an önce yakalanması hedefleniyor.
Sonuç olarak, Pakistan, bu tür doğal felaketlerin yanı sıra, toplumun güvenliği ve ceza adaleti konusundaki açmazlarla da yüzleşmek zorunda kalıyor. Deprem sonrası yaşanan firar olayı, ülkede bir alışveriş ve çözümsüzlük döngüsünü de tetiklemiş durumda. Gelecekte benzer durumların yaşanmaması için hükümetin, hem altyapı yatırımlarını artırması hem de adalet sisteminde köklü reformlar yapması gerektiği belirtiliyor.